biber gazı
bir de çığlık bas tamamdır işte

hemen 155 i arayıp bir ekip yollamalarını isteyebilirsin. çaktırmadan ararsan, seni takip etmesine de izin verirsen yakalanma şansı var. hoş yakalanınca bir şey olacağından değil ama ders olur en azından.

muhtemelen bu tipleri kendine çekiyorsun. baksana ikidir dadanmışlar sana. o anlarda nasıl davranacağını bilmediğinden, üzerinde biber gazı vs taşısan da kullanamazsın.

çığlık olabilir. tabi cesarete edebilirsen.

benim tavsiyem her türlü hal ve hareketle bu tipler için hedef olmaktan çıkmaya çalışmalısın. örnek olarak sırtına taktıgın çantayı nasıl açık bırakabiliyorsun? ve nasıl oluyorsa cüzdanını oraya koyabilme gibi bir ihtimalden bahsedebiliyorsun. bence önce bunları gözden geçirmelisin.

keşke yalnızca rahatsız etmek olsa amaçları. fark ettiğin an hızlanıp kalabalık bir yere git ama kaçıyormuş izlenimi de verme korktuğunu anlayınca daha da cesaretleniyorlar sanki. ben direk ''senin ağzına edicem şerefsiz'' bakışı atıp telefonla birilerini arıyorum -çağırmıyorum, o görsün diye sadece- ama gerektiğinde polisi de aramak gerek tabi. bir de bir keresinde dönüp ona doğru yürümeye başladım hızla, anında topukladı it. biber gazı da taşımanı öneririm sürekli.

bu arada, seninle ilgili bir durum değil bu ne demek kendine çekiyorsun dadanmışlar sana? memlekette elini sallasan sapığa, manyağa çarpıyorsun mübarek.

@mahone
yanlış okudunuz sanırım, açık bırakan ben değilim, açan kişi o. hani insan trafiği olur ya. o arada da fark edilemeyenlerden?
cüzdanı tabi ki oraya koymuyorum ama aceleyle koymuş da olabilirdim. insan değil miyiz anlık şeyler hani?

öncelikle bu adamların dikkatini çekmemeye çalış. çantanı sırtında değil, elinde veya önünde taşı mesela.

kalabalıkta olma avantajını kaybetmemeye çalış, takip edildiğini anladığında polisi ara, bilgi ver. çok yaklaşıp taciz ederlerse de kopar yaygarayı. hiçbir şey yapamıyorsan bir taksiye atlayıp uzaklaş.

bir de maalesef bunları artık olağan şeyler olarak kabul et, çok üzgünüm böyle söylediğim için. ama normal kabul edersen kontrolünü kaybetmez, daha kolay başa çıkarsın gibi geliyor. bilmiyorum yanılıyor da olabilirim.

bence hemen bir avukat tutun, bu süreçte hata yapmanızı engeller.

Sorunuzun cevabını bilemiyorum ama geçmiş olsun demek istedim. Gerçekten çok çok geçmiş olsun, cana geleceğine mala gelsin, buna da şükür...

teşekkürler..yarın savcılığa gideceğim ama bir bilen ya da avukat varsa burada akıl almak isterim

geçmiş olsun.

arkadaşım trafik kazasından sonra polisle beraber gidip trafik kamerasından izlemişti kaza anını. savcılığa falan gitmedi diye biliyorum. ama en doğru adım bu işlerle uğraşan bir avukat tutmak gibi duruyor. hava yastığına gelince yine arkadaşım o kazasında da hava yastığı açılmamıştı ve araç fiat palio'ydu. fiatlarda bir sıkıntı vardır belki de bilemiyorum.

Öncelikle geçmiş olsun

Bahsettiğiniz hızlarda aksi pek mümkün değildir yaşadığına göre ama ben yinede sorayım emnıyet kemerını takmışmıydı? Kemer takılı değilse airbag devreye girmez

emniyet kemeri takılı değilmiş.şu kemer uyarısı ötmesin diye takılan zımbırtılardan takılıydı :(

1- savcılık işin sadece cezai kısmıyla ilgilenir, tazminatla ilgilenmez... adamı yakalasalar bile adam hapse girmeyecek emin olun.
2-tazminat davası açabilirsiniz, aracınızın tamir bedelini, araçtaki değer kaybını ve çalışamadığınız süredeki gelir kaybınızı karşı taraftan ve onun trafik sigortasından talep edebilirsiniz. ayrıca karşı taraftan manevi tazminat da isteyebilirsiniz (manevi tazminatı trafik sigortasını yapan şirketten isteyemezsiniz, sadece şoförden isteyebilirsiniz)
3-sürekli iş gücü kaybı da oluşmuş olabilir, %10 iş gücü kaybı meydana gelmişse bile alacağınız tazminat bedeli kardeşinizin yaşı-mesleği vs. gibi değişkenlere bağlı olarak çok yüksek olabilir.

yerinizde olsam bu işten bir avukat bulup her şeyi ona bırakırdım, avukat bulamayacaksam da; önce savcılığa başvururdum, ceza yargılaması esnasında diğer aracın plakası öğrenilir kameralardan.
diğer arabanın plakasını öğrendikten sonra da araç sahibine ve sigorta şirketine tazminat davası açardım.

Mezuniyet belgenin asli ve asli gibidir ornegini al, bol da fotograf götür yaninda. Gitmeden önce aile hekimine gidip saglik raporu da alacaksin. Gerisini askerlik subesinde halledeceksin.

4 foto
1 mezuniyet belgesi aslı 3 fotokopisi
3 ehliyet fotokopisi
3 nüfus cüzdanı fotokopisi

rakamları abartılı yazdım nerede ne isteyecekleri belli olmuyor. garantiye almış olursun.
gidip belgeleri vereceksin soru soracaklar boy kilo hobi fobi
sonra sağlık raporu için seni yollayacaklar bir kağıt ile
aile hekimine gidip kağıdını vereceksin imzalayacak geri döneceksin bir kaç işlem ve finish

Hicbir kaynak onermeyecegim ama belgesel ya da filmlerden ogrenmeni tavsiye edecegim. Kitaptan ogrenmeye kalkarsanssıkıcı olur bikarsin. Belgesel kwsin vardir bu konuda.

kanal d'de bi ara "bir varmış bir yokmuş" diye insan vücudunu anlatan çok hoş bir çizgi film vardı:) youtube'a da koymuşlar hatta: www.youtube.com

evlilik akdi (sözleşmesi). belgenin içeriğini tam olarak bilmiyorum ama şahitler de aynı sözleşmeye imza atıyor olmalı.

Şehitler de aynı belgeyi imzaliyor.

nikah defteri denen kocaman bir defter var, bütün gerekli yerler doldurulmuş ve resimler yapıştırılmış halde nikahta hazır oluyor.

memur nikahı kıyıp gelin damat ve şahitlere bu defteri imzalatıp kaldırıyor, sonra cebinden çıkardığı daha önce hazırlanmış aile cüzdanını kendisi imzalayıp çifte veriyor.

Alma bence ben 1 yil boyunca 1 gun arayla her gun kosu bandinda kostum. Evet kilo verdim,kondisyonum artti,yetmedi onun antremaniyla yarisa bile katildim ama ayak bileklerimde ve dizlerimde baya sure agri yapti sıkı giyin et bir sekilde disari cik bence

ben de araştırıyorum genelde voiti öneriyorlar.

Sorunun cevabı değil, uyuz oluyorsundur belki bu cevaplara ama dayanamayacagim: alma abi git salonda koş, sokakta koş, havuza yazıl yüz. Hepsi daha mantikli geliyor bana. Kolay gele.

tavsiyem kum torbası ve bir çift eldiven. yatırım maliyeti düşük

altının düz olması sorun değilse ve deney falan gibi önemli bir yerde kullanılmayacaksa eminönündeki kına, nikah şekeri malzemesi falan satan yerlerde var.

onu bilmem ama psödoefedrin içeren ilaçları reçetesiz satmıyorlar artık :))

(bkz: breaking bad)

eminönünde laboratuar malzemesi satan yerlerde bulursun.

özel malzemeleri vardır bence elbet. o yandaki naif kovalı adam bir aldatmaca.

kumu yapıştırıcıyla karıyorlar. antalyada her yaz festivali oluyor, 3-5 ay kalıyor kum heykeller.

tc'ye göre veriyorlar benim bildiğim. şu gün 1 ve 2 ile başlayanlar, şu gün 3,4.. gibi.

tc kimlik no'nun son rakamına göreydi galiba. annem öyle bir numaranın son 1 ya da 2 rakamına göre alıyor.

sicil numarasının son hanesine göre.

istanbulu bilmiyorum ama yeni başlayacaksan plastik olanlardan alsana. ucuz bir kamışa vereceğin 100-150 lirayı sonra alacağın neyin üstüne koyup daha iyisini alırısın. naçizane fikrim.

Ben de oyle dusunuyorum aslında ama yazıldığım kurs hocası kamış istedi. Ben de ucuzundan bari alayım diye araştırıyorum artık.

unkapani olabilir, beyoglu tunel olabilir

www.muzikaletleri.com.tr ben burdan aldım. kamış ney. ama ses çıkaramadım orası ayrı konu.

bangi camping yap

bisikletle şehirler arası yol yap. ölümüne eğlenceli.

bence o hobilerini nasıl kullandığınla da alakalı. bana soranlara mesela "davul, psikiyatri, elektronik" diyorum. davula her oturuşumda aynı parçayı çalmak tabi sıkıcı olur. (her amatör müzisyen gibi bu hatayı ben de zamanında çok yaptım) her oturuşumda farklı bir egzersiz, farklı bir eser çalmalıyım ki bağlasın beni kendisine. hobi dediğimiz şeyin ucu geliştirilmeli. soruyorum adama, "bisiklet sürmek" diyor 4 yıl boyunca aynı 4-5 kilometreyi git gel yapmış. olum adam bir geliştirir kendini, değişik yerler keşfeder tutkuyla bağlanır ki sonraki oturuşunu iple çeksin.

bilmiyorum benim görüşüm bu. hobilere yoğunlaşmak yani.

model uçak yap,
Çiçek yetiştir,
Hobilerini efektif kullanmak +1 diyorum.

hayatımı riske atıyorum.
hayat da beni riske atıyor.
ben de fiske atıyorum.
kalbim nasıl hızlı atıyor.

hayat sevgiliyle, aileyle, arkadaşlarla, paylaşım yapabildiğin insanlarla eğlenceli hale gelir bence.
ama herkese göre değişebilir elbette.

fitness'a yazıl.al sana bol bol mutluluk hormonu.

o nasıl bir derttir abi ya :) güldürdün. vadesi bitmeden çekemiyorsun diye biliyorum.

yapabilmen lazım. vadesi gider tabi. ama para çoksa bozmayabilirler :D

para çok değilde ayırmam gerekiyor. kendime hakim olamayıp harcayabiliyorum. telefondan yapıcam zaten. vadeden gelecek faiz umrumda değil anaparayı hemen çeksem yeter.

Vadeli hesaptan hemen çekebiliyorsunuz, faiziniz yanıyor tabi.
Likit fona da basabilirsiniz bir miktarını. Bozdurur bozdurur harcarsınız.

çene cerrahisine gidilir galiba.

buradaki hastanede öyle bir bölüm yok sanırım. ya da başka bir dala falan mı bağlı ki.

diş hastanelerinde oluyor.fakülte hastanelerinde falan.

kbb. kulak burun boğaz

bi çene röntgeni de çektir. haklı sebeplerim var bunu söylemek için. doktorlar tereddütte fln kalırsa herhangi bi konuda, bi de akciğer filmi çektir.

diş hekimliği fakültelerinde ağız, diş, çene hastalıkları cerrahisi anabilim dalı bünyesindeki çene-yüz protezi bilim dalı bu konuyla ilgilenir. gece plağı vesaire yapılır, toparlarsın. mutlaka diş hekimliği fakültesine git. kbb'ciler çok ilgilenmez bu konuyla

tembelsin işte niye kastın ki bu kadar. sakin ol ve kabullen hacı.

aynı sebepten psikiyatriste gittim, bir ay boyunca her hafta paralar döktüm. doktor en sonunda sende dikkat eksikliği falan yok, senin yapın böyle dedi. ilaç falan da vermedi.

bence kendini motive etmeye çalış. derslerinin iyi olmasının sonuçlarını aklına getir. iyi bir gelecek istemez misin? master, doktora yapmak istemez misin? güzel bir işin olsun, iyi para kazan falan? ben bunları deniyorum. fakat sevdiğim şeyleri daha iyi çalışıyorum, daha iyi anlıyorum. belki sen de hoşlanmıyorsun derslerden benim gibi.

ikna kabiliyeti güçlü olayı kıllandırdı beni:)

bence de reklamcı arıyorlar.

doğrudan pazarlama reklamları.

resetlemek için bir yeri olması lazım kumandada. daha önceki evimde baymak vardı onun kumandasında vardı, şimdi lg-beko var bunda da var. belki işe yarar bu yöntem.

var arkasında bi düğme ama basıyorum, bi değişiklik yok.

evrensel kumanda satan yerlere bi bakın.

nasıl yani?
ingilizce bilmeden mi okuyor?

aslında biliyor ancak pratikte iyi değil. cümle kuracakken kelimeleri yanlış sırayla diziyor mesela.

film, dizi izlesin işte daha güzel kaynak mı olur. kitap okusun.

önce dilbilgisi sonra okumak
ama bu nasıl üniversite.
çeviri bölümünde dil ogretilmesi. çok tuhaf geldi bana.

bol bol kitap oku. fim dizi izle. arkadaşına da selam söyle benden.

Çok okuması lazım. Hem İng hem Tur.

olmuyorum.

olmuyorum.

oluyorum.

Rahatsız olanlar nedenini de yazarsa yapıcı bir durum söz konusu olucak..

neymiş diye baktım da ergenler kullanmasa daha iyi bir platform olabilir.

Olmuyorum. Hepimizin ruh hali farklı sonuçta. Girmek isteyen girip konuşur işte ...

üzerine pek düşünmem ama itici geliyor. bir nevi attention whore'luk işte (ilgi orospuluğu değil de bunu söyleyince daha havalı oluyor).

ben oluyorum. ben burayı yardımlaşma yeri olarak görüyorum. her konuda yardımlaşma. sorular, cevaplar, fikir danışmalar vs.

ama birisinin burda, işte o connected2me linki verip gelin konuşalım demesi bana saçma geliyor. daha öncemli bir dyuyuru varken, bu tip gereksiz şeylerden dolayı aşağıda kalabiliyor o önemli duyurular.

ki ayrıca konuşmak isteyen birilerini bulmak için ne gerek var allah aşkına buraya duyuru açmaya.

bu sitenin amacına ters buluyorum. çok rahatsız oluyorum. terbiyesizler.

rahatsız oluyorum. burayı sorularımıza cevap bulmak için kullanıyoruz, birileriyle tanışmak için değil. amaç dışı kullanım.

ben bi tek senden rahatsız oluyorum.

düzenli olarak hiç şaşmadan her gün bu tip duyuru açan bi sen varsın.

oluyorum.

oluyorum.

oluyorum.

olmuyorum

olmuyorum. rahatsız olanları otobüste yanına erkek oturtmayan kadına benzettim:)

bana neymiş ki olm?

diyetisyenlerin odasında hayvani bi alet oluyor ölçmediği şey yok.

Triceps üstündeki deri kalinligini ölç. Eskiden makine mi varmış.

Muhafazakarlık eğer değerleni korumaksa ben muhafazakarım. Ama tutuculuksa değilim. Dini olgunun her dönemde baskın olacağından eminim senin soruna gelince çünkü diğer sistemlerin hiç biri din kadar tatmin etmiyor , korumuyor.

Evet azınlığı temsil eden bi çevredesiniz. Azıcık bi sapma elbette olacaktır ama şöyle bi anadoluya ya da bağcılar'a, fatih'e filan bi göz atsanız durumun hiç iç açıcı olmadığını farkedersiniz.

Gittikleri bi Anadolu kentinde 10 yaşındaki kuzenime, yine 10 yaşındaki kızlar "sen niye tayt giyiyosun, babalarımıza kendini beğendirmeye mi çalışıyosun" demiş ya çocuklar. Çıldırdım. Ne beklersin o çocuklardan 10 sene sonra?

Hiçbir şeyin iyiye gittiği yok. Dahası, biz 1'er 1'er ürüyoruz; onlarsa 3'er 5'er.

90 sonrası jenerasyon büyüdüğünde büyük ihtimal 80 öncesi duruma döneceğiz. kutuplaşma o kadar arttı ki insanlar sırf düşündükleri şeyler yüzünden öldürülüyor.

bence iç anadolu'yu bir gezin. doğu'ya gidin. tamam trakya, ege ve akdeniz'in bir kısmı iyi de; kalan yerler ne olacak?

zihniyet-kültürel olarak düşündüğünden/düşünebileceğinden çok daha fazla. bu oran tarih boyunca metropollerde yaşayanlar dışında çok da değişmedi aslında.

'ülke gittikçe muhafazakarlaşıyor'' yok ''gittikçe tutucu oluyor'' laflarına ben de inanmak istemiyorum ama pek de iyiye gittiğini düşünmüyorum.

90 sonrası nesilden biri olarak söyleyeyim.
bu nesilin büyük kısmı abi abla evi muhabetleri ile yeterince pasifize edildi.

geri kalanlar bir şeyi değiştirir mi, neden olmasın?

genellikle, büyük şehir dışına bak, anadoluya git diyenler falan olmuş ama, zaten büyük şehirlerin nüfusunu toplasanız türkiye'nin 3te 2 si yapıyor? çoğunluk metropolde yaşıyanlar zaten. allahın unuttuğu köylerde veya küçük şehirlerdeki yaşam tarzından bize ne?

"Allahın unuttuğu köylerden bize ne" diyerek zaten o nüfusu da bitmek tükenmek bilmeyen bir şekilde büyük şehirlere çektiğimizin farkında değilsiniz sanırım?

Ayrıca büyük şehirlerin nüfusunu toplayınca Türkiye'nin 3'te 2si de yapmıyor. İstanbul, Ankara dışında büyük şehir filan yok bu ülkede. Kaldı ki büyük şehirlerdeki nüfus da homojen değil, o Allah'ın unuttuğu dediğiniz yerlerden gelen insanlar çoğunlukta. Ve bu insanlar çoğalıyor, ürüyor, göç devam ediyor vs. Dolayısıyla siz de yalnızca kendi çevrenizi "büyük şehirdeki profil" zannederek ölümcül bir yanılgıya düşüyorsunuz.

fransız bilmem farkında mısın ama istanbul'un %80 nüfusu köy kökenli ve köy hayatını istanbul'a taşıyan tiplerden oluşuyor. ankara ve diğer şehirler de benzer durumda.

çevreniz azınlığı temsil ediyor. muhafazakar, ak gençlik gümbür gümbür geliyor maalesef.

peki azınlık derken nasıl bir azınlık oransal olarak? ben bu ''azınlığın'' pek sayısal olarak az olduğunu düşünmüyorum.

ülkenin %81'i kendisini dindar olarak tanımlıyor. ancak dini inancının hayatına yön verdiğini söyleyenlerin oranı ise gün geçtikçe azalıyor. onun dışında zamanla daha az insan dini gerekliliklerini yerine getiriyor. bu tip azalmalar olmasına karşın muhafazakar olduklarını söyleyen kişilerin sayısı artıyor, garip bir şekilde. aslında din mevzusu karışık bizim ülkede.

inanıyorum. hem dini muhafazakarlıktan şikayetçiyim, hem de kemalist muhafazakarlıktan. ikisinin de tehdit olarak görüyorum, ikisi de hayatımı olumsuz etkiliyor.

kültürel anlamda kemalizm için muhafazakar denemez tabi ama devlet anlayışı bakımından muhafazakardır. hem bildiğimiz muhafazakar hem de kemalist kesimi düşünecek olursak geride kalan insanlar asıl azınlıktır bu ülkede. her ikisinde de tepedekine borcun, vazifen oluyor ve bundan kendini sakınmaya kalkman seni kötü insan yapıyor. ha muhafazakar, ha kemalist farketmez, "baba" figüründen kaçış yok.

the fall

(bkz: blade runner)

in bruges

Yedi psikopat

Az önce izledim, degisikti güzeldi

trainspotting

pleasantville güzel gider.

into the wild
pulp fiction
rezervuar köpekleri
shutter island

cahil periler ferzan ozpetegın unutamadıgım bır ıtalyan askı

hugo. (georges melies ile ilgili olan.)

her türe ayrı favori filmim vardır.

mesela komedide "yes man" (neden bilmiyorum, belki de zoe hanımkızımız yüzünden)

korku filminde "el orfanato"

into the wild, favorimdir survival filmlerden.

v for vendetta; distopik senaryoda favorimdir.

zombi filmlerinden zombieland favorimdir.

kara mizahta "little miss sunshine" (kara mizah değil demeyin kürekle kovalarım)

dram filmi olarak "hachi: a dog's tale"

fantastik olarak "the lord of the rings" üçlemesi....

gibi.

yeni türk filmlerinden hokkabaz, eski türk filmlerinden ise "canım kardeşim" ve "güler misin ağlar mısın" çok severim.

gibi gibi. daha sayarım.

hayatimi anlamlandiran film yada filmler masumiyet ve kader olsa gerek. zaten biri digerinin devami niteliginde

cesuryürek.

www.ahmetrasimkucukusta.com

ne zaman grip aşısı yaptıran birini görsem yaptıran o sene grip oluyor. ben de bulaşmıyorum hiç.

bi kere yaptırdım. büyük bir fark görmedim. hatta geçen sene yaptırmamama rağmen hiç grip olmadım.

bu arada "yaptırmamama" nasıl bir kelimedir arkadaş:)

2 saat önce yaptırdım.

alerjik bunyem yuzunden bronşit olurum doktorum grip aşısı ol dedi bende çok farklı savlar atılıyor ortaya çoğunluk yaptırma diyor dedim, ben yaptır diyorum dedi.
sonuç. yaptırmadım hayatımdada olmadım hiç
bilmiyorum hala napsam

gerek yok diyorum

@the kene yolda yururken telefonda bakmadan yaziyorum olur oyle seyler idare ediverin :P

ben her sene hic aksatmadan, yaz-kis demeden 2-3 kere cok agir hasta olan biriyim ve annemin israrlarina dayanamadigim icin 3 sene once ilk asimi oldum, (her sene oluyorum, gerci bu sene olmadim daha) ondan beri de hic hasta olmadim. ama cok garip bir sey oluyor bende. boyle hasta olacak gibi oluyorum, tum belirtiler gosteriyor kendini, halsizlik usume bilmem ne hepsi iste (simdi aklima gelmedi) yani 'aha (diyorum) simdi hasta olacagim' ama olmuyor iste bi turlu. oyle kaliyor. 2 gune de o belirtiler de gidiyor, hasta olamiyorum bi turlu. bana sorarsan bu durum hasta olmaktan dha sinir bozucu. ya da ben hastaliga alistigim icin oyle geliyor, bilemiyorum ama boyle olunca kendimi eksik hissediyorum. soyle okuz gibi hasta olsam, yataklara dussem, sonra da iyice iyilessem kendimi tam hissedecegim. bu sene soguk bi yere tasindigim icin ve annemden de ayrildigim icin (tek basima hasta olmayi goze alamam) asi yaptiracagim ama oyle olmasa bu sene yaptirmayi dusunmuyordum. eger senin oyle bi durumun yoksa yaptirma derm yani, insan bi hos oluyor cunku, ne bileyim. oyle iste, ben de destan yazdim ama affola.

bildiklerim şunlar: -doktor olan bir tanıdığımdan aldığım bilgiler, ama gene de bir başka doktora daha sorunuz-

grip virütik bir bastalık olduğundan ve virüsler çok kolay kendi yapılarını yenileyebildiklerinden, aşı olmanın bir anlamı yok. zaten grip için de kesin bir tedavi yok, çünkü en hızlı kendisini yenileyen virüslerden biri, tüm sistemini -dna ya da rna 'dan sadece birini içeriyor, tam hatırlamıyorum hangisi ama- yeniliyor, o yüzden aşıları da yenileseler bile, aynı sene hatta ay içerisinde bile değişiyor, hatta antibiyotik bile fayda etmiyor -antibiyotikler virüslere etki etmez pek- o yüzden grip olacağınız varsa olursunuz, bir-iki gün yatarak dinlenip, sıvı tüketimini arttırıp -bol limonlu çay olur, ıhlamur olur, zencefilli bir şeyler olur, bol su olur, çorba olur vs. vs. artık sağlıklı olarak neyi düşünüyorsanız- içerek ve theraflu benzeri soğuk algınlığı, grip semptomlarını azaltan -hastalığın kendisini gidermezler, semptomlarını, yani belirtilerini giderirler- ilaçlar kullanırsanız, zaten bir kaç gün içinde geçecektir. bu süreçte de kendinizi yormayacaksınız. bir de ben first defence kullanırım hasta olacağımı hissettiğim durumlarda ama kesinlikle doktora sormadan kullanmayın, bazı hastalarda burun kanamasına ve şiddetli baş ağrısına sebebiyet verebiliyormuş, ki gribi önlemiyor olabilir gene de, ben kırıklık hissettiğim zaman kullanıyorum ama mikrobik hastalıklara mı iyi geliyor yoksa gribi mi önlüyor bilmiyorum cidden.

benim bildiklerim bu şekilde. tecrübeli bir doktordan öğrendiklerim bunlar ama çevrenizde tecrübeli bir doktora daha varsa, ona da danışınız.

not: şunu da belirteyim, 17 yaşımdan beridir mikrobik romatizma yüzünden iki haftada bir penisilin iğnesi oluyordum, son bir iki senedir, hastalığımın ilerleyip ilerlemeyeceğini görmek için, olmuyorum -vücutta belli bir miktar birikim yaptığı için, kesin sonucu hemen göremiyormuşuz, ondan dolayı olmuyorum yaklaşık iki senedir sanırım- neyse, ben çocukluğumdan beridir çok sık hastalanırım, her sene en az bir kere çok yüksek ateşli bir hastalık geçiririm -hem dikkatsizlikten, hem de bağışıklık sistemimin zayıflığından- penisilin olduğum dönemde böyle hastalık geçirmedim ilacın etkisinden dolayı sanırım, ama grip olduğum çok oldu. gene de iğne olmadım, çünkü gene bu doktorun dediğine göre, equine'in dediği gibi, aşıyı olduktan sonra, gribe benzer semptomları gene bir kaç gün boyunca yaşıyormuş bazı hastalar, bu durumda ne gerek var? yapılan aşıların çoğu, vücuda zarar veriyor gene, korumasının yanısıra. mesela haseki hastanesi'nde bizim ailemizi iyi tanırlar, her sene aileden en az bir kişi ya kedi ya köpekten tırmık, ısırık falan yer :) kedi köpek okşuyoruz, ilgileniyoruz derken bizim kadar hastanelik olan yok, oradaki doktor da demişti, yapılan her aşı, kuduz için olsun, başka hastalık için olsun, gerekliyse yapılmalı, çünkü aşırı derecede zararı var karaciğer, böbrek gibi iç organlara. doktorunuz illa yaptırın diyorsa ona bir şey diyemem, ama dediğim gibi, çok da yararlı bir şey değil.

Zaman ayirip yazdiginiz butuun cevaplariniz icin hepinize tek tek tesekkur ederim :)

www.couchsurfing.com

Verbling

(git: 671550)

"has been shown" kısmını da bence eklemelisin uygun bir çeviri ile.

edit: "Vitamin D'nin aslında leptin konsantrasyonunu azalttığı dolayısıyla vücut kütlesinin korunmasına katkı sağladığı kanıtlanmıştır/gösterilmiştir."

"Vitamin D'nin aslında leptin konsantrasyonunu azaltarak, vücut kütlesinin korunmasına katkı sağladığı gösterilmiştir."

bu mudur? anlamı ters çevirmediğimden emin olmak istiyorum, çünkü tüm makale hiç olur:)

görünen o ki aslında vitamin d leptin...

desek olur mu acaba?

strawberry first: o da olur, sorun aslında cümle yapısı değil. cümlenin verdiği anlam doğru mu yanlış mı, o önemli.

Ben biraz farklı anladım:

"Aslında, Vitamin D'nin leptin konsantrasyonunu azalttığı gösterilmiştir ve bu sayede Vitamin D vücut kütlesinin korunmasına katkı sağlıyor olabilir.

may faktörü var orada.

ama ilk çeviri de mantıklı gelmedi değil.

@spatzle'nin çevirisi daha doğru, may'i görmemişim.

"aslında" demeniz cümleyi düşürüyor sanki. tabii paragrafın tamamı da önemli ama anladığımı yazacağım:

Vit D'nin (az önce örneklediğimiz, bahsettiğimiz gibi) gerçekten de leptin konsantrasyonlarını düşürdüğü gösterilmiştir ve buna bağlı olarak da beden kitle korunmasına katkı sağlıyor olabilir.

neyleyim'in tercümesi daha şık dursa da özne-yüklem uyumsuzluğu var. TDK'ya aykırı :)

@spatzle
"buna bağlı olarak da"dan sonra "söz konusu vitamin" eklemesi yapılabilir :)
ancak benim çevirim kesinlikle şık durmuyor bana sorarsanız :) "has been shown to lower" çok daha güzel çevrilebilirdi.
ama the kene şıklıktan çok anlamla ilgili gibiydi diye yazmak istedim :)

konuyla ilgili en yararlı bilgiyi avukattan öğrenebilirsin ve ne yazık ki avukatların çoğu ciğersiz olduğu için para almadan selam dahi vermezler o yüzden buradakilerden bir sonuç bekleme. tavsiyem gidip bir avukat tutmanız.

@iorveth: avukatin ucret istemesi niye cigersizlik oluyor? danisma ucreti diye bir sey var. www.istanbulbarosu.org.tr

@entrapmen

1.hepsi için geçerli değil, büyük bir bölümü.
2.para alması ciğersizlik değil elbette verdikleri hizmet karşılığı ücret almaları hakları. okudukları okul öyle kolay yerler değil ancak onun haricinde herhangi bir çıkarı olmadan hiçbir şeye karışmamaları problem. ayrıca 1 saat danışma ücretinin 825,00 tl olması ne kadar adil? birde her 15 dk 275,00 tl

onun haricinde avukatlarda genel bir ciğersizlik hakim. o da ayrı.

edit: ayrıca psikologlarında bir danışma ücretleri var ancak burada çatır çatır millete tavsiye veriyorlar.

Konuyla ilgili bilgim yok ama olayın sonucunu merak ediyorum. Sonuclaninca buraya yazarsan sevinirim.

mahkeme 6 aralık tarihinde görülecek, eğer buraya yazdığımı hatırlarsam muhakkak bilgilendiririm. Yardımlar için teşekkür ederiz.

doktor nasıl karar veriyor MR'a ?

bu duyuruyu görünce birden esnedim. ben olsam çektirirdim, sağlık şeyleri şakaya gelmez ermo.

nasıl bir muayene ve hangi bulgulara göre karar veriliyor?

benim bildiğim özel merkezlerde parayı basınca da çektiriyosun.

Ne demek neye göre karar veriyor. Hepimiz okuduk doktor olduk sana özet geçelim mi istoyorsun:) adamin işi o işte, gidiyorsun anlatiyorsun. Gerekeni yapiyor. Ayrica parayi verince özelde çekiyorlar, doğru diyorsun.

Not: MR radyasyon içermez. Manyetik alan içerir.

belki doktor cevap verir diye düşündüm. MR çektirmeyi genelde hangi bulgulara göre karar veriyorlar merak ettim sadece. erken teşhis de önemli olabilir.

Mânidar bir hikâye ve

Nörolojik muayene'de pozitif bulgular

Kafa röntgeninde anormal bir görüntü

Örnek: Patlar tarzda ama bulantısız kusma, dengesizlik, başağrısı, kafa içi basınç artışı, peltek konuşma, zaman, mekân, kişi oryantasyonunda kayıplar, sebebi izah edilemeyen bayılmalar gibi bi hikâye

Oftalmoskopla göz dibi muayenesinde, bası belirtileri, hareketlerde koordinasyon bozukluğu, refleks kayıpları, artışları, gözbebeği değişiklikleri, kas güçsüzlükleri gibi muayene bulguları

zararlı mı bilmem. ama banyo yapılmaz.

benim bildiğim tek çeşit dikiş yok. bi sağlık kitabında mı ne okumuştum. değişebilir dikişten dikişe. o yüzden doktora sormak veya ne dikişi olduğunu söylemek daha sağlıklı olur. birisi gelir bişey olmaz toma suyuna bile dayandı der, seninki ılık suyu görünce çıkar bok olur.

48 saat bekle. Sonra ne yaparsan yap.

zararlıdır, iltihaplanır. iğne batıyormş hissi ve ağrının karıncalanma şeklinde dolaşması normal. benim el bileğime yakın bir yer kesilmişti (üç dikiş) oradan biliyorum.

yapabiliyorsan poşet geçir ve sar. streç filmle sar. bir şekilde sarman gerek.

bende zımba vardı, 8-10 gün sonra banyo yapabilmiştim ama benimki kafadaydı işte. sanırım iyileşmesin eyakın yapılabiliyor. yine de doktora sormakta fayda var.

bu arada dikiş atılan yer sarılamıyorsa, sıcak sabunlu bezle üstünü başını sileceksin mecbur, yıkanmışa yakın oluyorsun. yae ne olacak yae kafalarında olmayınız.

eczanelerde satılan bir şey var bunun için. adını bilmiyorum ama etrafın yapışan ortası boşluk olan bir şey. eğer apandist gibi dikişler düzgün bir yerdeyse kullanabilirsin

www.eksiduyuru.com

ben 4 gün sonra yaptım ama üstüne pamuklar bantlar filan çektim.

bakarım.
istedigim bir ürün vardır istedigim kalitede olmalı ve pisada değerlerinde olmalı kazık attırmam kendime.

karar mekanizmam : ben birşey almaya gidersem hedefe kitlenip giderim ne alacağım bellidir , olurda senin dedigin duruma düşersem içimden geleni alırım veya bir arkadaşıma danışırım. en iyisini alırım.


diğer cevapları zicklemedim.

Alabileceğim en iyisini alırım gerçekten ihtiyacım varsa, fakat bunu en ucuza bulmaya çalışırım. İhtiyacım olan bir bilgisayara çok yüksek fiyat verdiğim olur ama gofret 1 lira yerine 2 liraysa oradan almmaya çalışırım.

Güvendiğim markalar vardır mesela teknoloji alanında alışveriş yaparken o markalara öncelik veririm.

Giyim konusunda da beğeniye öncelik veriyorum, fiyatlara bakmadan kıyafete, ayakkabıya bakarım, denerim. Durumum uygunsa, fiyat değecekse alırım değilse almam. Vasat bulduğum bir ayakkabı ya da t-shirti sadece ederinden çok daha ucuza satılıyor diye satın almam.

bakarım abi paranın nasıl kazanıldığını biliyorum ben.
Etmeyecek şeylere para ödemem.
Mesela bir tişörte 100 tl vermem asla.

ben genelde param olsa da olmasa da urunle ilgili edinebildigim kadar (fiyat, performans, kalite vs vs) bilgi edinmeye calisiyorum.

ardindan neye karar verdiysem normalinin 2-3 kati bile olsa ona para biriktirip onu aliyorum.
servetim olmadi tabii hic ama param bol oldugunda da bundan farkli davranmiyorum.
kullanici yorumlari (her marka ve urune ait) cok onemli oluyo benim icin bu konuda mesela.

alacağım ürüne göre çok büyük değişkenlik gösterir. örneğin kıyafet alacaksam maddi gücüm ölçüsünde en kalitelisini almaya dikkat ederim, bir şey kaliteliyse, hoşuma gitmişse parası neyse veririm. ama atıyorum makarna alacakken en ucuzunu alıveririm, makarna sonuçta yani. ya da atıyorum telefona şarj cihazı alacağım, gider en ucuzunu alırım. iş görsün yeter.

çok büyük servetim de olsa fiyata bi bakarım yani. 50 liralık şeye servetim var diye gidip 500 lira vermek istemem.

Sırf beğendiğim ürünlerin fiyatlarına bakmamak için bile o kadar param olsun isterim :)

Su an ki durumumda bakıyorum ama dediğin kadar param olsa bakmam

Bende soyle bi olay var bakiyorum fiyatina ama karttan cekerken sonuna bi sifir daha eklese eleman farketmem. bu da boyle bir animdir

fiyat/performans oranı aynı ise pahalı olanı alırım.

fiyatına bakarım mutlaka 3 lira ederi olan birşeye de 10 lira vermem.

fiyata bakmam sanırım. o kadar param varken ne diye bakacağım ya. beklentilerimi karşılayan bir ürünü tercih ederim.

ya abi bırakın bu tasarruflu ayaklarını, nevriniz kayar amk o kadar parayı görseniz.

zenginliğimi etkilemeyecek bir şeyse fiyatına bakmam yapıştırırım. ama adettendir diyip 21 milyon dolarlık villa için 20 milyon dolara pazarlık yaparım elim boşsa. onun haricinde her gittiğin markette "3 kuruşumu verin" demekten farkı yok amk. ki 3 kuruştan zibilyon kat daha düşük bir rakam olur o.

Isterse sonsuz param olsun, fiyatini hak etmeyen bi ürünü almam.kalitesine bakarım yani.

özür dileyerek söylüyorum, muhakkak çocuğunu herkesten çok düşünüyorsun. ama ne biliyim bir bebişin sağlığı söz konusuyken, ufacık bişeyde olsa, duyurudan fikir almak belki sonra pişman edebilir seni, belki de abartıyorum bilemedim. umarım iyileşim yaldır yaldır bırakır en kısa zamanda...
cevap olmadı bu tabi..

öyle 2 3 gün beklemeyin, kaka yapamıyorsa makata zeytinyağı sürebilirsiniz, yardımcı olur. papixle falan.
bebeğe jimnastik yaptırıyor musunuz? her gün güneşlendirmek için kolları bacakları açık güneş görebileceği bi yere yatırın. güneşlenme esnasında da kolları bacakları hareket ettirin. kolları açıp kapatın, kendini kucaklıyormuş gibi olsun sonra açın kollarını. 4 5 kez yapın bunu. bacakları da karnına doğru (dizler kıvrılacak) ileri geri yapın. bisiklet binme hareketine benzer şekilde.
karnını sırtını ovun hafif hafif. hem mutlu olur hem de sindirim sistemi, kaslar vs çalışır.
kabızlık devam ederse mutlaka doktorunuzla görüşün.
mama da kabızlık yapıyor olabilir, doktorunuza/ sağlık ocağına danışıp mamayı değiştirebilirsiniz.

güle güle büyütün, uzun ve mutlu yaşamı olsun.

@tck35 inanın şahsen gittiğimiz ve telefonla görüş sorduğumuz 3-4 doktor olmuştur.acaba yeni bir fikir veren olur mu diye soruyorum.dikkatinize teşekkür ederim.

Fitile çok alistirmayin bence sonra tembellesecek bağırsakları. Güzel bu muayene ettirin, anal fissur (çatlak) olabiliyor bebeklerde. O da kabızlık yapiyor. Kabizlik catlagi artiriyor. Kısır döngü.

Ilık su dolu bi legene falan oturtabilirsiniz. Popoya zeytinyağı surebilirsiniz.

Bir de ilk 6 ay anne sütü diyorum:) anne sütü az diyen annelerin % 60 ı yaniliyor. Siz belki haklisinizdir ama okuyanlar da bilsin işte:)

hayat aklini konusacak bir filozof uret +1
çocuk biraz soğukta otursun

maksimum 400 ise salcano iyidir. ikinci el kron, carraro, bianchi de bakabilirsin.

Bianchi vs Salcano olursa Bianchi alır mı?

fiyatlar hakkında güncel bilgim yok ama bianchi 400 var mı ki? daha pahalıdır.

Hmm. Esnek tutmak zorunda kalabilirim o zaman bütçeyi @ete summer

ikisinin de geniş bir yelpazede bisikletleri var. biri daha iyi diyemeyiz.

o bende de oluyor arada. böyle minik ışıncıklar gözünün önüne geliyor. beyin ve göz ile ilgili olduğunu düşünüyorum.

bir anda oturur ya da yatar pozisyondan ayağa kaltığında mı oluyor?

kulakta bir dengesizlik olabilir, kulağınıza baktırın. (kulak dengenin merkezidir)

tik atmışsın, cevabını "evet" olarak kabul ediyorum:) eğer öyleyse bu durum kan basıncındaki ani düşüşten meydana geliyor. kısa bir süre sonra vücut bu düşüşü dengeler ve uçuşan yıldızlarda ortadan kaybolur. hasta değilsin yani herkeste oluyor.

omuz üstü katlantılar?

kısa ve kalın boyun diye bir ibare buldum bi yerde. katlantı da aynı mekanizmayla oluşuyor zaten, o da doğru sanırım.

Sarj aletini degistir.

Aynisi olmuştu. Şarj aletinden

ablamın s3 de aynı.
benim sony nin sarj aletini takınca 1 saatte fulledi.

şarj aletini değiştir, yeni alırken de dikkat etmen gereken output kısmında yazanlar. 5v sabit zaten, amper değeri olarak en az 1000 mA bi şarj aleti al. şu an kullandığın büyük ihtimalle 500 ya da 700 mA değerine sahiptir.

sedef bence.

sedefe cok benziyor ama degildir belki? sedef kabuk olusmadan kasinmaz pek. bacagin neresinde diz kapaklarinda mi?

tirnaklarina da bir baksana, dikiste kullanilan yuksuklerin ustu cukur cukur olur ya, oyle cukurlasmalar var mi?

her sedeflide olacak diye bir sart yok ama bazi sedeflerde oluyor bende de var. sedefin de birsuru cinsi var sulalecek sedefliyiz hepimizinkinin huyu baska. panik yapma ama doktora git.

@tiksinmedenuyanmak, fotograflarda hafif hafif kabuklanma var gibi gorunuyor.

@physcos physcos bacağımın bittiği yerde kasıklarımda lekeler ama baktığımda sol koltuk altımda da gördüm.

@tiksinmedenuyanmak

evet sol koltuk altımda da gördüm bir de sağ kolumun iç eklem tarafında var.
pul pul olmadı hiç, soyulma da fark etmedim, yanma ve kaşınma hiç olmuyor.

@physcos physcos

tırnaklarımda öyle çukurlar yok her zamanki gibi şu an. ama bu durumu ben son bir aydır yaşıyorum. daha sonra olursa bilemem.

bence bir an once doktora gorun, bisey cikmasa bile icin rahatlar.tam deri kivrimlarinin oldugu yerler belki terden filandir veya kullandigin deodoranr dus jeli vs. kontakt dermatit yapmistir, doktor degiliz ki sonucta. doktora git, sedef cikarsa da pm ile haber ver bazi onerilerim olacak.

pullanma yoksa sedef degildir cok buyuk ihtimalle ben kabuklanma baslamis gibi gordum fotograftan.

arkadaşlar hepinize teşekkür ederim. koltuk altımın fotoğrafını da çektim daha ne fikir sunabilmeniz için.

i.imgur.com

daha net ve konumu anlaşılsın diye tekrar yükledim sağ bacağımın iç kısmının fotosunu.

sağ üst köşedeki siyahlık boxer'ım ona göre yerini artık anladınız.

i.imgur.com

arkadaşım mantar olmuşsun, dr 2 adet merhem verecek.En kısa zamanda görün ki diğer taraflara sıçramasın.

bi kişi de mantar olmuşsun dememiş diye düşünüyordum ki @sannora demiş. bildiğin mantar bu kardeş, aile hekimine git. acile gitme sövdürme kendine.

sağolun arkadaşlar. en kısa zamanda gideceğim doktora.

tabi ki sabah koşarak gidip aşı vurduruyorsun. sonra 5 sene rahatsın. elini bol suyla yıkayacaksın ama şimdi.

not: bir altta benim duyuru var, film önerebilirsin :)

korkulu rüya görmektense git yaptır iğneni, yoksa şüphe içinde kalırsın ölücek miyim diye.

Siz aşınızı olun gene de.

Ama şunu da iy bilin: tetanos azcık paslı maket bıçağından değil, gübrelik, topraklık yerde düşüp yaralanma sonucu bulaşır.

Metaldeki pastan değil, daha çok topraktan, gübreden korkun...

tetanoz tozdan bile geçer. ve risk alınamayacak kadar önemli bir aşıdır. sakın ihmal etmeyin.

süper film ama izledim:)

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

almost famous olsun little miss sunshine olsun acayip eğlencelidir ama sıcağı unutturmazlar. acayip güneşli filmler.

hair spray beni her zaman neşelendirmiştir.

kar ve kaplan.

The Intouchables keyifli bi film

neşeli ayaklar

sex drive.

öbürlerini siktir et bunu izle.

www.imdb.com

garantili,

www.imdb.com

mavi boncuk
neşeli günler

karabiber koklamayı deneesen?

güneşe bak

karabiber?

merak etme. fazla da kasma. hapşurursun bir şekilde... sadece kasıyorsun kendini boşuna.

bu artık sanırım psikolojik bir şeye dönüştü.

aynı şeyin cinsel açıdan olabileceği ihtimali aklıma geliyor ve korkuyorum.
her şey beyinde bitiyor sanırım.
hapşuramayacaksın diyor ve hapşuramıyorsun...

hapşırasın geldiği zaman güneşe ya da evdeki bir ışık kaynağına bak ve kafana iki yana salla hafifçe. burnun içindeki bir yerlerin titremesine sebep oluyor kafayı sallamak ve daha kolay hapşırabiliyorsun.

hayir

@gec sebep?

kelime sayısının ne önemi var ki, ne anlattığın önemli.

gidebilecek gibiyse giriş.
Yok "la dur o kadar yazdık biraz daha şişireyim bari kitap olsun" şeklinde bakıyorsan bırak olduğu gibi kalsın.
Deneme türündeyse birkaç yazıyı biraraya getirmek daha mantıklı sanki, kitap meselesini ille de kafaya koyduysan.

parayı verip bastırabilirim dersen giriş. ilk kitapta parayı genellikle yazar cebinden ödüyor.

5bin kelimelik bir kitap olmaz da ondan. ha cocuk kitabiysa olur.

@gec 5000 kelime olacak demedim. Şuan 5000 kelime ve daha yazacağım çok şey var. 13.000'e tamamlayıp kitaba dönüştürme fikrinin nasıl olduğunu sordum sadece.

Ağaçlı +1

ağaçlı +1

blog.hernefessihhat.com

triceps kasi üstündeki derinin kalingili direkt olarak deri alti yag dokunu gösterir. bi dünya para vermene gerek yok.

4'te olsa gerek

te

www.hurriyet.com.tr

fıstıkçı şahap

bir gün de gerçekte 23 saat 56 dakika sürüyor. bunu da katarsak işin içinden çıkmak çok zor.

Usta bir yili tam 365 gun 6 saat dusunursek eyvallah 4 yilda bir 1 gun artiyor. Ancak yil aslinda 365 gun 5 saat 49 dakika küsür gibi bisey. Tahminimce o aradaki fark da her yuzyilda 1 gun ediyor ve bu fazla hesaplamayi da o yil artik yil olmamis gibi kabul edilerek hallediyoruz ..

@ravdav: wikipedia yılda 10 saniye sapma var diyor işte.

senin sayende aydınlandım, ingilizce wiki'den baktım. dediğin gibi takvim yılda 10.8 saniye hatalıymış. yani elimizde 400 yılda 400x10,8den 4320 saniye fazlamız oluyor. bunu güne çevirirsek tam olarak 3 güne tekabül ediyor.(4320/60 = 72 saat; 72/24 = 3 gün) bu yüzden sonu 00 ile biten bazı yıllar 4e bölündüğü halde artık yıl olmuyor. bu hatayı kapatmak için 400e de bölünmesi bekleniyor. böylece 400 yılda artık 3 günü geri alıyoruz.

gunesin tam bir tur atmasi 365.242199 gun suruyormus. burdaki 0.242199 sayisini 24 ile carparssak 5.812776(saat) elde ederiz. burdaki 0.812776'yi 60 ile carpar isek 48.76656(dakika) elde ederiz. 0.76656'yi 60 ile carparsak 46(saniye) elde ederiz.

ozetle bir gun 365 gun 5 saat 48 dakika ve 46 saniye ediyor.
biz ne olarak hesapliyoruz?
365 gun 6 saat. fark ne? 11 dakika ve 14 saniye.

yani her 4 yilda bir, 1 gun eklememize ragmen yilda 11 dakika 14 saniye hatali hesaplamis oluyoruz.
yani 674 saniye hatali. 400 yilda ne yapar bu? 269600 saniye = 4493 dakika = ~74 saat = ~3 gun.

@hayley williams ile evlenecek genc: 4320/60 = 72 saat değil de 72 dakika yapmıyor mu? o da 1 saat desek 24x400=9600 yılda bir gün yapar:)

Usta, dunyanin bir tam turunu dusunursek 365 saat + 6 saat hesabina gore yilda 11 dakika dakika artiyor (saniyeleri hesaba katmadim). Bu yuzyilda 1000 kusur dakika gibi bir kayba esit. Bundan 1 tam gunu cikariyoruz cunku yuzyilda 1 artik yilda artik negil normal takvim uygulaniyor. Ancak elimizde fazla olan 1000 kusur dakikadan bir tam gunu yani 1440 dakikayi cikarirsak bu sefer de diger tarafa kayiyor yanlislik. Acaba gundeki ve yildaki saniyelik sapmalarin toplami mi o aradaki farki dengeliyor?
Cevaptan ziyade daha da kafa karistirdim kusura bakma ama sen soyleyince benim de kafam karisti :-) ben de merak ettim ..

türkçe wiki'de 10.8 saniye diyerek hatalı yazmışlar. she was baby'nin de dediği gibi meğerse dakikaymış. o zaman doğru çıkıyor hesap. wikipedia'da görünce direkt doğrudur diye atlamıştım.

Astrolog değil , Astronom...
Hayır , 4 yıl bölümünü okudum ,dokunuyor.

By 1582 this error had accumulated to 10 days and Pope Gregory XIII ordered another reform: 10 days were dropped from the year 1582, so that October 4, 1582, was followed by October 15, 1582. In addition, to guard against further accumulation of error, in the new Gregorian Calendar it was decreed that century years not divisible by 400 were not to be considered leap years. Thus, 1600 was a leap year but 1700 was not. This made the average length of the year sufficiently close to the actual year that it would take 3322 years for the error to accumulate to 1 day.

1582'de takvimden 10 gun dusmusler. 355 gun olarak hesaplanmis. yani senin soyledigin dogru ama, oncesinden ayarlamislar onu :) 3322 yil sonra anca 1 gun hata olusacakmis. :)

ulan kafam iyice karıştı. 4000'e bölünen yıllar da artık yıl değil diyenler var;

eksisozluk.com

o kismini yazmadim :) 4000 yilina daha gelmedigimiz icin resmiyette kabul edilen bisey yok :)

A further modification to the Gregorian Calendar has been suggested: years evenly divisible by 4000 are not leap years. This would reduce the error between the Gregorian Calendar Year and the true year to 1 day in 20,000 years. However, this last proposed change has not been officially adopted; there is plenty of time to consider it, since it would not have an effect until the year 4000.

Bi saniye bu 1530larda yasayan dayilar bir yilin 365 gun 5 saat 48 dakika 49 saniye gibi bisey surdugunu nasil anlamis?

dostum ismi gregorian calender :) Papa Gregory'nin takvimi yani :)

en.wikipedia.org

Gregoryen takvimini biliyorum, sunu bilmiyorum ama 1582de galiba bu artik yil olayino dengelemek icin o yildan 10 gun dusmusler ya, bunun hesaplamasi icin baya saniyesine kadar bir yili bilmek gerek ki bu cok zor degil mi(o zman icin)

aslinda değil , adamların o zamanlarda yapabildiği sınırlı şeyler var . ve çoğu gökyüzünü incelemeyi seçiyor . Güneş'in hareketinden bulmuşlar.
Ki hala sanal Güneş üzerine kurulu bir zaman kavramımız var :)

cok eski bi tarih degil ki. yani tam donus zamanini (bi sekilde) hesapladiktan sonra hata kismiyla ilgilenmek 3-5 carpma islemi.

yani en basitinden bi suru muhendislik harikasi yapi var o yillarda. matematik yeni bir sey degil.

Simdi baktim o 11 dakika 10 saniyelik farklardan dogan farklarin toplamiyla o yil adamlar gece gunduz esit oldugu tarihe yani 21 marta 11 martta ulasip bu yanlisligi kapatmak icin 10 gun ileri cekmisler takvimi. Ne diyim taktir etmek lazim kendilerini :-)

@she was my baby, iste dedigin gibi en bastaki o tam zamani bulmak sikinti olmustur biraz :-)

ben 10-15 değil de 8 diye hatırlıyorum . Belki de karıştırıyorumdur ,emin olamadim simdi

Bize de bayram gelmiyo boşver takma.

üzülme kardeş, artık o eski bayramlar yok zaten. etrafımda insanlar olsa da ben artık o eski coşkulu çocuk muyum ki? büyüyünce bayramlar da coşkusunu yitiriyor büyük ölçüde.

Komşulara git bence. Bi çay içer kalkarsın.

bayramda ne ben gidiyim ne kimse bana gelsin.her bayram evde yokum taktiği uyguluyorum.ama yine de o zil çalıyor yani.

bayramda acilde nöbet tutan doktoru düşün.

indescribable +11

bize 11 yıldır gelmiyor :(

huzurevlerine git? çok ilginç bir tecrübe olabilir hatta hiç beklemediğin sohbetlere girip çok acayip şeyler öğrenebilirsin.

bir de;
geçen bayram 6-7 tane liseli grup bayramlaşmaya geldi bize :D evet kapı kapı gezdiler apartmanı (ve muhtemelen sokağı da)...
tamam dalgasına çıkmışlar ama bence çok tatlılardı.
ayrıca bayramı çok da büyütmeyin ya eskiden ne oluyormuş ki? çikolata baklava..

çılgınlar gibi kutluyoruz biz.

huzurevine git.

www.imdb.com

böyle bi film varmış, belki işe yarar

bir de;

www.google.com.tr

google'da arayınca doğru düzgün bişey çıkmıyor ki

antalya atatürk parkına ne kadar da benziyor. ama değil, yani böyle bir yer hiç görmedim atatürk parkında.

İstanbul - Florya'da... (bkz: aqua florya)

www.google.com.tr

aynen, floryaymış.

www.google.com.tr

ikinci resim

davranışları değişik oluyor biraz.

helal sana.

genellikle pis oldukları için.

meme açıkta geziyorlarmış yazın gültepede öyle duydum.

şahsen ben öyle durumlarda iğrenenlerden iğreniyorum

edit: evet davranışları değişik. mesela zamanında bi iş için çingene mahallesine gitmiştik. neyse işimizi bitirdik çay verdiler polisi savcısı hep beraber oturup içiyoruz. karşımızda da bebekli bi kadın var. çocuk ağlamaya başlayınca kadın açtı memesini emzirmeye başladı hepimizin ortasında. biz tabi utandık ettik kafamızı kaldırmıyoruz ama onun için gayet normal bi durum galiba. ama kimseyi yaşantısından dolayı küçümsememek lazım, öyle görmüş yani yapacak bi şey yok.

nasıl bir olay o ya? minibüse bineceğim, paramı ödeyeceğim. sonra boşyerlerin yanında oturan insanlar benim sırf etnik kimliğim/görünüşüm ya da kıyafetimden ötürü(üzerimden bok akmadığını ve ortalama bir insan kadar temiz olduğumu varsayıyorum) bana yanıma oturamazsın diyecekler ve ben de yerde oturmak durumunda kalacağım boş arabada?

Afedersin ama o minimüsteki oturma diyen herkesi götlerinden siker sonra bir keyif sigarası eşliğinde devam ederim yolculuğuma.

ya bırakın şimdi. alayı hırsız da ondan. kurunun yanında yaş da yanar. yapacak bi'şey yok. cüzdanı kaptıracağına, yanına oturmam, riski hiç almam diyorlardır.

düzeltme: "yanıma oturma" kısmını görmedim. onu diyen zaten insanlıktan nasibini almamıştır.

sorun pislik de değil aslında, zaten biz türkler genel itibariyle pis bir milletiz. sorun, onların içten davranışları. yani kendilerini frenleme gibi bir olayları yok, tabi bazen dengesiz sonuçlar da oluyor bu yüzden. ondan çekiniyordur insanlar.

bu arada, şu kurunun yanında yaş da yanar cümlesinden artık vazgeçin arkadaş ya. bir gün o kurunun yanındaki yaş olduğunuz dönemler de geldiğinde bu rahatlıkla, "kurunun yanında yaşız abi doğaldır" diyecek misiniz acaba?

iyi de kadın yerde oturmayı kabullenmiş yani ne kadar temiz olduğu belli, kusura bakma da insanlarımız o kadar kötü kalpli değil.

sevmemek değil de,gerçekten davranışları ilginç olabiliyor.mesela bigün bikaç tane çingene kadın,sokağın ortasında bağıra çağıra saçlarını boyadılar,sonra fıskiyelerde yıkadılar.bu bir örnek mesela.etnik kimlikle alakalı bi durum değil.böyle garip davranışları olan herkesten insan çekinir.

her çingeneyi şopar olduğunu sandığımızdan kaynaklanıyor bu durum. ha büyük çoğunluğu normal olmayan davranışlar sergiliyor fakat, bu genellemeye girmeyenleri kendi işinde gücünde, insanları rahatsız etmeyen senin benim gibileri de var ama azlar işte yok sayıyoruz onları direk.

Bu baslikta yazilanlar cok guzel bir "irkci oldugumuzun farkinda olmama" haline ornek :) turkler kendilerini batili hissetmelerini saglayacak her halki asagilarken buyuk keyif alir cunku ayni muameleyi batililardan gorurler. Araplar, kurtler, romanlar, hintliler bu sebepten hedeftedir hep. Yurtdisina cikinca turkler hakkinda soylenenleri, zannedilenleri duyunca da gram empati yapmazlar asagiladiklari bu insanlarla.

Kucuk bi not: evet ota boka fasist diyoruz, cunku hem ot hem bok hem de fasistsiniz.

niye sevmiyoruz, çünkü kaosu ve anarşiyi sevmiyoruz temelde. adamlar tam bir anarşi içinde yaşıyorlar bizim gözümüzde. işte saç boyama ve fıskiye meselesi örneğin. biz kendimizi sosyal normlara adamış durumdayız aslında. en marjinalimiz bile öyle ya da böyle kendini "medeniyet"in normları içinde bulur.

ama çingeneler geçmişten gelen kültürleri gereği hayatı daha anda yaşarlar. ay ne derler, ayıplarlar mı demezler. elbet asimile olmuş çingelene kardeşlerimiz de var ama bizi asıl korkutan kesimde bu anarşist tavır mevcut.

ben seviyorum ki. gönüllerine göre yaşıyorlar, kasmadan. iki yüzlü değiller.

buyur burdan yak, faşist mi olundu şimdi?

kim yanında bilmem kaç gündür banyo yapmadığı kesin olan birinin oturmasını ister? bunun ırkı var mıdır? bunu yapan türk de olsa kürt de olsa çingene de olsa tavır nettir. biz biliyoruz ki çingenelerde bu oldukça yaygın. nasıl ki almanlara soğuk, italyanlara sıcak diyorsak bu da böyle bir genelleme işte, ırkçılıkla ne ilgisi var?

biz kendimizi sosyal normlara adamış durumdayız aslında diyen zihniyeti de anlayamıyorum. Yahu adam fıskiyede saç boyasını temizliyor böyle bir iğrençlik var mı ya? kim balkonundan böyle bir manzara görmek ister, kim arabasının camından bunu izlemek ister ki? yahu kamu malı diye bir şey var.. sosyal normlar banklara sıçmamayı, çiçekleri koparmamayı vs. emreder, çok mu kötü yani bu şimdi?

@rock n roll: bu yaptıkları garip değil aslında. çoğu insan sokak ortasında saç boyamadığı için bize garip geliyor. belki de bizim hayatımız da onlara garip geliyor.

@ayn-i cemin bülbülü: belki ben de parfüm kokusuna katlanamıyorum, sen de benim yanıma oturamayacak mısın o zaman?

hanfendi parfümünüz beni rahatsız ediyor izin verirseniz geçeceğim dersiniz.
fakat arada fark var .

insanın kötü kokmak için çaba sarf etmesi ile parfümü beğendirememesi ile arasında.

the kene,bu durumu nasıl garip bulmadığını anlayamadım.isterse bütün dünya saçlarını sokakta boyasın ,sonra fıskiyede saçlarını yıkasın bana yine normal gelmez.

işte hepiniz kendi sosyal normunuza göre konuşuyorsunuz. fıskiyede saç yıkamak sizin çevrenize göre normal değil, ama o çingenelere ve çevrelerine göre normal. beşeriyet görecelidir, bu kadar kısıtlı görüşlü olmayın.

onların da bu ülkede yaşamaya en en temiz kokan sizler kadar hakları var. benim de bir şeylerim çalındı çingeneler tarafından mesela, ama çingene olmayanlar tarafından da çalındı. büyütmek mantıksız.

beşeriyet görecelidir diyecek kadar optimist olabiliyorsanız
medeniyet ürünü olan dolmuşa binecek kadar yeterli mi o beşeriyet, diye soracak kadar gerçekçi olmalısınız.

yani beşeriyetinin el verdiği ölçüde davranacak o kişi.
toplu taşıma kurallarına uyamıyorsa, yürüyecek.

olay kesinlikle etnik kimlik değil,çingene olmayıp da rahatsızlık veren de oluyor.ama insanların birbirini rahatsız etmemesi gerekiyor.otobüste,dolmuşta kimse yanına kötü kokan birinin oturmasını istemez.tekrar söylüyorum çingeneliği kastederek söylemiyorum.herkes için geçerli.en önemli şey saygı.

sırf kötü kokmaya bağlayacaksak saçmalarız zira benim yanıma otobüste ter kokan amcalar filan oturuyor ya da zaten otobüsteki insanların çoğu ter kokuyor şu günlerde, kimse de çıkıp yanıma oturma demiyor. herkes bu öküzleri çekiyor. çingeneler zaten hep aşağılandığı için onları hor görmek, ay kötü kokuyo bu gitsin yerde otursunculuk yapmak daha kolay.

@ayn-i cemin bülbülü çok ciddi ırkçılık belirtisi bunlar. Tamam savunmada olan tarafsın şu anda anlıyorum ama şu tartışmadan arınıp bir kendini tart. Irkçılığın insanları stereotipleştirmeyle başladığını fark et, sarsıl ve kendine gel.

Bana da o kibirli cevaplarından verme, zira okumayacağım.

ben hiçbir cümlemde herhangi bir ırktan bahsetmedim, ki ırkçı olabileyim.

iyi geceler.

Genelde sisman oluyorlar, minibus koltugunun genisligi de belli nihayetinde. Istanbul sicaginda sisman biriyle dipdibe oturmayi ben de istemezdim. Arti bir de koku sorunu var tabii.. Tum bunlar olsa bile 'yanima oturma' demek nedir ya...

sadece çingeneler değil, şehirde belli bir süre yaşamış ve/veya şehirde büyümüş kişilerin bir kısmı şalvar giyen, esmer, başına yazmasını bağlamış... -işte çingene kadınları da böyle giyinir genelde- tepeden bakar genelde, hor görür. "köylü" ya da "şalvarlı" da kimisinin lügatında aşağılayıcı anlamlıdır.
İkincisi, bu bakış açısına kısmen ya da tamamen sahip insanlar çoğunlukta olduğundan kentte büyüyen çoğu insan çocukluğunda "çingeneler kaçırır seni", "çocukların ellerini kesip dilendiriyorlarmış" gibikorkutmalarla muhatap olur, bunlar bilinçaltına ister istemez işler. Yukarıda çizdiğimiz kıyaft/görüntü genellemesine dönelim. Bazı yeşilçam filmlerinde, sezerciklerden birinde iyi hatırlıyorum vardı, bu imaj ile çocuklarıkaçıran dilendiren kişi eşleştirilir.
Sonra vay efendim çingeneler şöyle böyle.
Son olarak gettolaşmayı da es geçmemek gerek. Yukarıda bahsettiklerimin hem sebebi hem sonucu olarak ciddi bir gettolaşma sözkonusu. Bu da kısır döngü yaratıyor.

Bağdat caddesinde 2 defa saldirilarina uğradım, nazar boncuğu takmak ıcın kolumu koparıyorlardı grup halinde saldırıyorlar. Zor kurtulmustum

artvin borçka/karagöl
artvin şavşat/karagöl
artvin borçka macahel/bi şelale vardı burda adını unuttum. macahelde kime sorsan gösterir.

mutlaka gör buraları.

mençuna şelalesini gör.

Daha detaylı cevaplar alsam

www.couchsurfing.com

belki işe yarar

zımpara varsa zımparala. sonrada çöpe. olmadı kır.

ben hepsini üst üste yapistirdim, kagit agirligi yaptim. atma, dönüstür.

www.google.com.tr

mikrodalga

www.youtube.com

nemli mahvlu üzerine kaç tane cd varsa koyuyoruz ondan sonra temiz bir yokediliş. removal yöntemleri arasında görseli en zevklisi bence.

Tornavida ile ust tarafina tum gucunle dal

anası bunu city bike'a binerken doğurmuş büyük ihtimal rampada felan.

haliyle adam doğuştan bu şekilde binerse 17 yaşında yıldız olması kaçınılmaz.
adamların bisiklet kültürünün yarısı olsa ortalıkta bunny hop yapan veletten geçilmezdi.

daha linke tıklamadan danny'i paylaşacağınızı tahmin ettim ve görüyorum ki yanılmamışım. :)
danny çok ayrı ya, bu adam bisiklet sürmüyor bisikleti yaşıyor. normalde pek insan kıskanmam ama bu lanet herif istisna.

edit.
www.youtube.com efsanedir.

benim de bisikletli adam oyuncağım vardı ama böyle olmadım vay arkadaş.

ahah yeşil askerin adamın bisikletini aldığı sahnede koptum :)

takdire şayan bir performans.

aha, vidyoyu az önce critical mass istanbul sayfasinda paylasan hanginiz?

oha ben gta-sa da bile böyle süremiyordum.

imkan olsaydı böyle olurdum. ciddi.

insan değil lan bu. dört beş kere izledim hala aklım almıyor.